K- Durum Böyle Olunca; Tanrı da, Peygamber de Onlar Olur (!)
Ben sizleri iyi niyetli olarak kabul ediyorum!
Bu iyi niyetinize dayanarak sizlere diyorum ki :
Bir kısım art niyetli insanlar; evvela halkın mistik (olağanüstülük) duygularını harekete geçirirler. Mistik duyguları kullanmak tek tanrılı dinlerin işi olmayıp, daha çok, çok tanrılı dinlerin işidir. Tek tanrılı dinler, yani İslam, yani ta Adem’den buyana gelen İslam, mistik duygulara hitap etmez. O normalinin ve olağanın yolunu gösterir. Yani işlevini olağan ve normal yollardan yerine getirir. İslam’ın olağan dışılığa, mistik duyguların kullanılmasına ihtiyacı yoktur.
Bir Müslüman asla dinini mistik bir biçimde yaşamaz, yaşayamaz…! Böyle yaşamaya önce İslam’ın kendisi izin vermez. Böyle yaşayanı kendi dışına atar. Dinini, yani İslam’ı mistik duygularla birlikte anlayan ve yaşayan kişiler, kendilerinin İslam’ın dışına atılmış olduklarını fark bile etmeyebilir. Bu ise vahim bir durum olur.
Bu konunun bir tehlikeli neticesi daha vardır. O da:
Dindar insanlar hem kendilerini, hem de dinlerini mistik şeylerle tevhit ve ifade ederler. Üstelik dinimizin muarızları İslam’ı mistik bir kurum sanır. Böylece dindar olanlar hep uçurum kenarında dolaşmış olur. Ayrıca İslam’ı kazanacak, kazanabilecek bir kısım insanın İslam’a karşı olumlu bakış açısı elde etme ve böylece İslam’a dahil olma yolları kapanmış olur. Bu durum ise biz Müslümanların değil, karşıtlarının işine gelir. Bu durum elbette büyük bir tehlikedir! İleride de anlatacağımız gibi mistik şeylere inanmak insanları, büyüye, büyücülüğe, hurafeye, sapkınlığa ve şaşkınlığa götürür. Bu gidilen yol elbette İslam’ın yolu olmayıp, gerçeğin örtülmesi demek olan küfrün yoludur.
O yüzden İslam asla mistik şeylerle izah edilmemelidir. Hele hele mistiklikle, olağan üstülükle asla birleştirilip, tevhit edilmemelidir. Bu bir araya getiriş; İslam’la terörün bir araya getirilişinden daha tehlikeli bir, bir araya getiriştir. Üstelik ondan daha köklü ve sinsidir.
Durumumuzda maalesef böyle bir birleştirme hali mevcuttur. Bu durum apaçık ortada olup rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. Bu durumumuzu körüklemeyi bir kenara bırakmalıyız. Bu noktadaki yangını söndürme gayreti içinde olmalıyız. Bu gayretin gerekliliği apaçık ortadadır.
Sözünü ettiğim bu art niyetli kişilerin yolu, esasen çok tanrılı dinlere doğru geden bir yoldur. Bu kişiler bu mistik duyguları kullanma kapısını bir kez araladıktan sonra, derhal büyük insanları halkın gözünde iyice yüceltirler. O kişileri Yücelte - yücelte erişilmez noktalara çekerler. Böylece ortamı boşaltmış olurlar. İşte bu boşalttıkları ortamlara hemencecik kendileri otururlar. Artık o oturdukları yerde istedikleri gibi at koşturup, cirit atarlar.
Örneğin batini manasıdır diye Kuran ayetinin apaçık manasını hem ana manaya hem de Kuranın ruhuna aykırı olarak çarpıtırlar, çarpıttıklarının yanına bir de uydurma hadis, hatta falanca büyük zatın (şeyhin) görüşünü eklerler, al sana apaçık ayete aykırı kural ve din…
Artık peygamber de tanrı da onlar olur! Sözleri de kitap…
Aman dikkat...! Bu metot onların insanlık tarihi boyunca uygulaya geldikleri bir yöntemdir. İnsanlığın bu yöndeki zaafını hep kullana gelmişlerdir. Halkı din konusunda da mistikliğe alıştıran onlardır. Sonra bu türden kimseler her türlü kılığa, kisveye ve görünüme bürünürler. Her türlü toplum içinde varlıklarını sürdürürler. Bunu iyi kavrayalım. Ve onların oyununa gelmeyelim. Ayrıca bu metodun müşterisi hep bulunmuştur.
Bırakın Peygamberimizi, sizin o anlattığınız türden efsane kahramanlarını dahi bilerek göklere çıkaran onlardır. Böylelikle ortamı bilerek ve sürekli olarak boşaltırlar. Boşalttıkları yerlerde bir kısım adlar altında haşa peygamberlik işlevi de yaparlar tanrılık işlevi de.!
İşin bu noktasına yukarıda da atıf yapmıştım. Kuran aleyhine art niyetle hareket edenler aynı kişilerdir. Bunlar, bu türden değerleri daima göklere çıkarmak ve yüceltmek yöntemini kullanarak halkın nazarından saklarlar. Bunu bilerek yaparlar. İşi sadece Peygamber’imizi göklere çıkarmak suretiyle halkın nazarından kaçırmakla kalmazlar, aynı yöntemle Kuran’ı da erişilmezlere taşırlar. Nitekim öyle de yapmışlardır. Bu yöntemle Kuran’ın geniş halk yığınları tarafından anlaşılmasına mani olabilmişlerdir!
Bu yoldan giderek aslında bir taşla iki kuş vurmayı (!) becerebilmişlerdir(!) Yani bu yoldan giderek hem Peygamberimizi, hem de Kuran’ı halkın gözü önünden kaldırmayı (!) başarabilmişlerdir(!)
Yani Kuran’ı halkın anlaması için her türlü engeli çıkarmışlardır. Bu iş bilinçsiz kesimlerle bir araya gelinmek suretiyle başarılmıştır(!) Böylece, Kuran’ı anlamak için okumanın yolu engellenmiştir. Anlamak için okumak özendirilmemiştir. Ebette Kuran’ı orijinal metinden okumak güzeldir ve sevaptır. Ancak anlamak için okumak daha sevaptır. Hatta asıl okumak anlamak için okumaktır. Biz Türk olduğumuza, Arap olmak, Araplaşmak gibi bir dinsel mükellefiyetimiz bulunmadığına göre bizim için Türkçe ve anlamak için okumak daha da sevaptır! İşin bilincine varamayan iyi niyetli kesimler derhal işin bilincine varma yoluna girmelidirler!
Bu bir gerçektir. Bu gerçeğin dahi halkın gözünden kaçırılmasında yukarıda da izah ettiğimiz gibi bazı art niyetli insanların parmağı da olduğunu unutmayalım Onlar bu gizlemeyi; “Halk Kuran’ı anlamasın; biz de orta yerde, istediğimiz gibi cirit atalım.” diye yaparlar. Bunu bilelim ve aklımızı başımıza alalım!
Bu noktada şunu da belirtmek isterim ki aynı amaca ulaşabilmek için dini yaşam zorlaştırılmaya da çalışılmıştır. Yani bu yöntem de kullanılmıştır… Sanırım bu yöntemin uygulanmasında;
“Halk dininden bıksın ve böylece de bizim dediklerimiz din olsun.” diye gayret güdenlerin rolü çok olmuştur. Bazı insanların bu yanlışa iyi niyetle alet olmuş olabileceğini de kabul etmeliyiz. Burada bizim için önemli olan şey, bu yolun yanlışlığını bilmektir! Dinimizi zorlaştırmayıp kolaylaştırmaktır..!
Aslında iş sadece bununla da bırakılmış değildir. Kuran’ın Arapça orijinal metinden okunmasının önüne bile, kırk zorluk getirilmiş durumdadır. Bunlar ise; kadının ay halleri, abdest almak ve vs şeylerdir ki burada bunun detaylarına girmek istemiyorum.
Aynı yoldan yürünülmek suretiyle artık camilerimizde Kuran anlaşılmak adına ele adeta hiç alınmaz olmuştur. Sözümüzün başında belirttiğim gibi camii vaazlarında ayeti geçin; uydurma hadislerden bile adeta söz edilmez olmuştur. Sonuç olarak ortam çoğunlukla hikaye, rivayet, efsane, masal, maval, martaval, siyaset, hamaset, örf ve şahsi kanaatlerin anlatımına hasrolur hale gelmiştir.
Bu anlattıklarım ne akıl almaz gaflettir? Bunun hesabını kim verebilir…?
İşte bu durum ve bütün bu anlatılanlar, bilerek veya bilmeyerek hem peygamberimizi, hem de Kuran’ı ortadan ve ortamdan kaldırarak temyize havale etmekle eş anlamlıdır.
Bu noktada tekrar söylüyorum ki;
Bilmeyenleri işin bilgisine, anlattıklarımı iyi niyetle yapanları işin bilincine davet ediyorum. Burada art niyetli olanların bulunduğunu söylüyor ve: “Bu art niyetli kişileri, o kişilerin yol ve yöntemleriyle oyunlarını elbirliğiyle deşifre edelim.” diyorum.
Bizlere ne mutlu ki; Kuran’ın koruyucusu Allah’tır. Allah elbette kendi kitabını, kıyamete dek koruyacaktır ve O’nu baki kılacaktır. Aksini yapmaya elbette kimsenin gücü yetemeyecektir.
Ey milletimin aydınları, milletim ve halkım…! Bu olayın, bu türden oyunların ve bunu yapanların var olduklarının bilincine varın…! Onlara alet olmayın. Halkımızı da onların çıkarlarına alet ettirmeyin. Bilerek yada bilmeyerek çok tanrıcı, şirkçi dinlerin esiri ve aleti olmayalım. Onların yolundan bilinçsizce giderek perişan olmayalım. Buna hakkımız yoktur. Kendini korumak her insanın görevi olduğu gibi elbet bizim de görevimizdir.
Sonra bizler, hepimiz tüm insanlık bu konular hakkında sorumluluk sahibiyiz.
Allah bizi nimetlendirmiş, akıl vermiş, fikir vermiş, mantık vermiş, kuran, kitap, ayet vermiş, bilim ve bilimsel ayet vermiş…! Lütfen bunları doğru dürüst kullanalım. Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım tip, şeytani insanların oyuncağı olmayalım.
Şunu da hepimiz biliyoruz ki, ülkemizde konunun bilincinde olan birçok insan olduğu gibi din görevlisi ve aydın vardır. Sayısı az da değildir. Ayrıca sadece Kuran’ı, ayetleri ve bilimsel bilgi anlamındaki sair ayetleri baz alarak ders veren, vaaz yapan imamlarımız da yok değildir.
Lütfen, elbirliği yapalım. Kuran’ı da Peygamber Efendimizi de erişilmezlere, yücelere ve temize havale ettirmeyelim. Onları hep halkın gözleri önünde ve rahatlıkla kendilerine örnek alıp, bu örneği hayatlarına uygulayabilecekleri yerlerde tutalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder