16 Aralık 2010 Perşembe

H- Köy Kıraathanesini İşleten Hanım:

H- Köy Kıraathanesini İşleten Hanım:



Kadriye Hanım’ın ilgili Fotoğrafı


Ödemiş Küre Köyü, Köy Kahvehanesini İşleten Kadriye Kırıcı Hanım İşyerinin Ocağında Çalışırken:

            Bu fotoğrafta gördüğünüz elleri öpülesi hanımın bu fotoğrafı, fotomontaj falan değildir. Bu fotoğrafı bizzat kendim çektim. Bu fotoğraflardan elimde daha 15-20 adet var. Bu fotoğrafta kendisini kahvehane içindeki ocakta çay demleyip kahve yaparken görmektesiniz.
            Kadriye Kırıcı Hanımı, neredeyse kırk seneye yakın bir zamandan beridir tanırım. Çalıştırmış olduğu, “Köy Kahvesi’nin” bulunduğu köyü de tanırım. Burası İzmir, Ödemiş, Küre Köyü, Köy Muhtarlığı’na ait kıraathanedir.
           Bu köyde ben 3 yıl öğretmenlik yaptım. Bura’sı Ödemiş’e tam 33 km. mesafede bir dağ ve orman köyüdür. Dört tarafı dağlarla çevrili ve kıvrılan bir vadi ile girilen kuytu bir Anadolu, Ege köşesidir.
Ben oralardayken sadece jeeplerin çalışabildiği bir yolu vardı. Sonradan bu yola Aydın’ın Ödemiş sınırındaki son köyü olan Akçaköy Köyü’ne kadar, Aydın istikametinden gelen yolun bağlantısı yapıldı. Yol genişletilip asfaltlandı.
Bu yol şimdilerde üzerinde vızır vızır araçların işlediği, Ödemiş–Aydın bağlantılı bir çeşit ana yol oldu. Ve bu Köy’ün içinden geçmektedir.
             Köyün havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, demlenen çayları çok güzel olur. Kekik ve mis kokuludur. Deminin lezzeti bir başkadır… Akşama kadar da içseniz, hala içesiniz gelir! Hatta çayı hiç sevmeyen insanlar dahi o çaydan bir kez olsun içse,  artık mutlaka çayın tiryakisi olur…
Bu yüzden Aydın-Ödemiş arasında çalışan yolcu arabaları molalarını Ora’da verir yolcularını orada dinlendirirler.!



                  Küre Köyünün Fotoğrafı

       
           İzmir, Ödemiş, Küre Köyü’nden Bir görünüş:

Çaylarını da bir güzel yudumlar, yorgunluk gideriler. Yeşillikler ve yeşilin nice tonları arasında... Tertemiz havasıyla birlikte…
            Küre Köyü’nün Köylüleri, mütevazıdır. Alçak gönüllüdür. Gözleri ve gönülleri toktur. Misafirperverdir. Hem doğası hem de insanları, bozulmamış saf ve temizdir. Onlar  bu dünyada, “buldukça yiyen, yedikçe de acıkanlardan” değildirler. O yüzden de bu dünyada zakkum ağacı meyvesinden yeme temrini yani alıştırması yapmazlar.
Kanaatkar ve sabırlıdırlar. Bulduklarıyla yetinmesini iyi bilirler. Kimsenin malında da gözleri yoktur. Kimse hakkında da asla kötülük düşünmezler. Bütün bu erdemlerinin yanında önemli bir kusurları (!)vardır: Kendi çıkarlarını pek düşünmezler; büyük işler (!) peşinde koşmazlar…!
Eh! Bu da kadı kızının kusuru diyelim. Allah Hepsinin yardımcısı olsun.! Yalnız şunu da eklemek isterim ki bizlerin oradaki gayretlerimizin dışında ellerinden tutanları pek olmamıştır. Kendi yağlarıyla kavrula gelmişlerdir.

                  *********************************
            Yukarıda da belirttiğim gibi ben Kadriye Hanımı 35 yıldır tanırım. Kocası: Bayram Kırıcı vardı. Kendisini çok severdim. Orada bulunduğum dönemlerde bir hayli arkadaşlığımız oldu. Allah taksiratını bağışlasın, kendisi gencecik yaşta Hakk’ın rahmetine kavuştu…
Eh, bu işlerin genci kocası yok; ölümü sıklıkla hatırlayalım. Ölüm insana en büyük nasihattir: bunu iyi bilelim!
Bu konuda, “Aman, ağzından yel alsın! Ağzını hayıra aç!” falan demeyelim. Bu sözler şeytan denen virüssel programın, yazılımın, yani kaderin e-mailleri ve zarflarıdır; sakın ola açmayalım…!
 Sözümüze dönelim; Bizim Bayram, Rahman’a yürüdükten sonra, Kadriye Hanım doğal olarak yaşamını çocuklarıyla birlikte sürdürme gayretine girişti. Nihayet ellerinizden öper, çocuklarını da büyüttü…
            Aslında Köy Muhtarlığına ait kıraathaneyi Kadriye Hanım’ın oğlu kiralamış. Fakat bir müddet sonra askerlik gelip kapıya dayanmış. Haydi bakalım askere…Kadriye hanım ne yapsın, düşünür. Kıraathaneyi başkasına vermek istemez. Ama çalıştıracak kimseleri de yoktur.
Tekrar bir güzel düşünür ve kararını verir. Neden olmasındır? Kahvehaneyi kendisi işletecektir. Ve işletir… Edebiyle değil mi? Elbet işletir…!
Hem bu memlekette edebi, hanımlarımız sizlerden daha güzel temsil ediyor  beyler…! Bunu unutmayın…!
            Kadriye Hanım hemen geçer kıraathanenin başına. Malum kıraathane erkekler kıraathanesi. Şunu da önemle belirteyim ki köyden ve çevreden hiç kimse durumu yadırgamaz. Zaten bunda yadırganacak bir durum da yok!
Sırça köşklerde oturanlar, Anadolu’ya, Anadolu insanına burun kıvıranlar yadırgarsa bilmem orasını…
Ama hiç yadırgamasınlar, Ey milletim senin özün bu! Kadriye Hanıma kimse torpil falan geçmez. Fakat işini güzel yapıyor olmasından olsa gerek, Kıraathane’nin müşterileri giderek artar. Çünkü gerçekten de hizmette temiz ve titizdir, Kadriye Hanım… Kendisine dikkat ettim;
Öyle çay bardaklarını üst üste yığar gibi, tepsiye doldurup salla pata dağıtmıyordu… Tabağıyla, şekeriyle ve büyük bir itinayla ve adeta ikram ediyordu müşterilerine. Bir de sadece talep üzerine veriyordu, çayı…! Öyle tepsiye koyup dolaştırmıyordu. Pek tabii ki gelen müşteriyle ilgilenip, isteğini sorması müstesna…

                ********************************   
“Kahvehaneye hanımları da alıştırabildin mi?” diye soruyorum. Gülüyor ve, “Gelirler, gelirler” diyor.
            Şimdi dikkatlerinizi Bu Hanım’ın kıraathane işletiyor olmasından bir başka yöne kaydırmak istiyorum: Acaba hiç düşündünüz mü:
            “Bu hanımın işletiyor olduğu kıraathaneye giden erkeklerin tavır ve davranışları nasıl olmuştur acaba?” diye…
            Yani kahvehane adabından bahsediyorum…! Yani kahve hanedeki hal ve hareketlerinden… Sakın ha! Olumsuzluk falan beklemeyin… Dediğim gibi müşterisi bol. Bir çoğu da benim öğrencilerim. Zaten şimdi onlar köyün orta yaşlıları oldular…Davranışları ise daha olumlu, daha saygılı. Kadriye Hanım bu yönden de katkı yapmış yani.    
Kadriye Hanım belki ilçeye bile inmiş (gitmiş) değildir. İndiyse de sayılıdır. Ayrıca kendisi gerçi benim öğrencim değildir. Eğitim ve öğrenimi sadece ve sadece kendi Köy ve köylülerinden o dağ başlarında edindiklerinden ibarettir. Bir de Küre Köyü  ilkokulu’ndan...       



Okul duvarındaki yapmış olduğum Atatürk Resmi önündeki öğrencilerimizle öğretmen arkadaşım ve benim birlikte fotoğrafımız

           
O, gerçek bir hanımdır. Türk ve Atatürk Hanım’ıdır! Bakın, işte Bu Okul’da okumuştur çünkü! Ve bu konuyu ben onların okul duvarında zaten böylece çalışmış ve işlemiştim.
         

                 Kadriye KIRICI’nın Fotoğrafı

 Kadriye Kırıcı, Müşterilerine Çay Servisinde:

Tahsili budur. Ama gördüğünüz gibi, hem kültürü, hem erdemi, hem de medeniyeti köklü ve yüksektir. Ya O’nun hayat tahsili.? Ya O’nun dünyaya bakış açısı; buna ne demeli? 
Hem de nereden?  Taa…Dağların arasından, ilçeye 33 km. mesafede, orman içi bir  Anadolu, Ege köyünden.!  Köyün başka erdemlerini şimdilik bir kenara bırakalım. Şu hanımın yeşerdiği bu ortamda bulunmuş belki az da olsa katkı yapmış olmaktan dolayı, önce onlarla sonra da naçizane kendimle onur duyuyorum. İşte buyurun size erdem; ve buyurun medeniyet..! Bunca söze ne gerek…? Hal dilinin konuştuklarını iyi dinlemek gerek.!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder