B- Hurafeyi “Dindir.” Diye Yutturmayalım!
Konumuza başlarken hemen bilelim ki hurafe kelimesinin kökü örf, yani gelenektir. Bu ise Kuran'da kınanan ve istenmeyen bir kavramdır. Çünkü bu kavram statiktir. Dinamizme ve ilerlemeye engeldir.
Ancak dikkat ederseniz camilerimizde yapılan vaaz ve konuşmalarda hemen-hemen hiçbir ayet geçmez. Hatta hadis bile pek geçmez. Geçen hadislerin ise çoğunluğu uydurma hadislerdir. Yorum yapılmaz. Sadece nakil yapılır. Çoğu zaman şahsi kanaatler, gelenekler, siyaset biliminin konusu olması gereken hususlar, bir kısım efsane ve abartılı rivayetler, hatta şirke bulanık şeyler, belirli bir zamanın dondurulmuş değer yargıları, dondurulduğu buzdolabından çıkarılmışçasına sanki dinmiş gibi anlatılır durulur...
Ancak dikkat ederseniz camilerimizde yapılan vaaz ve konuşmalarda hemen-hemen hiçbir ayet geçmez. Hatta hadis bile pek geçmez. Geçen hadislerin ise çoğunluğu uydurma hadislerdir. Yorum yapılmaz. Sadece nakil yapılır. Çoğu zaman şahsi kanaatler, gelenekler, siyaset biliminin konusu olması gereken hususlar, bir kısım efsane ve abartılı rivayetler, hatta şirke bulanık şeyler, belirli bir zamanın dondurulmuş değer yargıları, dondurulduğu buzdolabından çıkarılmışçasına sanki dinmiş gibi anlatılır durulur...
Bazı imam arkadaşlar bu gibi şeyleri anlatırken coştukça coşar, coştukça da yanılır… Anlattığı falanca büyük evliya adeta takip edilmezdir. Çok yücedir! Beyefendi, beyefendi! Kendine gel…!
O anlattığın yüceler yücesi zatı bir kenara bırak. Her şeyden önce Peygamber Efendimiz dahi peygamberliğinden evvel kuldur, insandır. Ancak örnek bir insandır. Bizler tarafından takibi imkan dahilindedir. Siz bırakın Efendi’mizi, falanca din büyüğünü (!) dahi takibi imkansız hale getiriyorsunuz.! Buralar şirk kapısıdır; bunu unutmayın… Halkımızı da din buymuş gibi yanıltmayın…! Örnek mi? Buyurun Örnek:
Günlerden bir kandil. Girdim camiye… Namaz vakti saati gireli yarım saati geçmiş, neredeyse bir saat olacak… İmam efendi vaazda ve anlatıyor da anlatıyor.! Bir türlü kıldırmıyor namazı..? O coşmuş, anlatıyor… Anlatıyor ama, durmadan maval anlatıyor.! Anlatıyor da anlatıyor. Anlattıkça coşuyor; Coştukça da anlatıyor…! Camii cemaatine iyi tesir ediyor olduğundan da emin…
Aslında kendisi içten; samimi yani. Art niyetli değil… Sözlerinin doğruluğuna da, inanıyor… Fakat imam efendi yorumcu değil, nakilci.. Buzdolabından çıkarıp - çıkarıp sunuyor. Canım fena halde sıkılıyor! Öyle ya bari anlattığın bir işe yarasa…!? ”Yahu abdestine falan daralan olur. Hoca’m yeter artık. Kıldır şu namazı.” diyeceğim ama, olmuyor. Hem yenim dar, hem de yerim… Yani ortamım pek uygun değil… Dolayısıyla benim davranışım da pek uygun olmayacak görünüyor...! Böyle demek; bizim camii adabımıza da pek uymuyor. Aslında uyar uymasına da ben cesaretsiz davranıyorum; yakıştırıp seslenemiyorum..
“Ah keşke; şimdi Eğitmenim burada olsaydı…!” diyorum… Çünkü ben onun yaptığını yapamıyorum…! Halbuki o olsaydı tahammül edemez mutlaka yapardı yapacağını. Hoca Efendiyi sadede getirirdi…!
Eh…! Biz de burada olsun, durumu yazalım bari..!
Ayrıca İmam Efendinin anlattıkları bir alay şirk kokulu hurafe… Neyse dişlerimi sıkıyorum! Arkasında namaz kılmayı terk etmek geliyor içimden.? Ama İmam Efendi ihlaslı… Terki de uygun bulmuyorum. Hem üstelik namazımı cemaatle kılmak istiyorum…
“Cemaatle namazı bir başka camide kılayım.” diye düşünüyorum… Ama hangi camide kılayım ki? Sanırım çoktan bitirmiş olmalılar namazı!
İmam Efendi öyle şeyler anlatıyor ki; akıllara zarar:
Cemaate örnek diye gösteriyor.(!?) Falanca büyük zat, öyle bir namaz kılar, öyle bir namaz kılarmış ki.!?”
Her teşehhüde oturuşunda kalp gözü değil, bizzat zahiri yani bu fiziksel, maddi gözlerimizle Peygamber Efendimizi mutlaka karşısında oturur görürmüş. Göremezse namazının kabul olmadığına kanaat getirir yeniden kılarmış (az-çok hatası oluyor demek..? ).
Nihayetinde Peygamber Efendimizi görürmüş. Hasılı her namazını bu şekilde kılarmış. Sizler benim, İmam Efendi için, “Yorumcu değil.” dediğime pek bakmayın..” İmam Efendi nihayet patlatıyor yorumu…? Ve buyuruyor ki: “Sayın kıymetli cemaatim; İşte namaz, böyle kılınır…!” (!?)
Allah Allah.! Yahu be adam. Verdiğin bu örneği takip etme imkanı var mı? Hiç namaz böyle kılınabilir mi? Bu şekilde sen hiç namaz kılabildin mi..? Bari ara sıra da olsa Peygamber Efendimizi karşında görebiliyor musun ? hiç olmazsa ondan haber ver.?
O şekilde bir kez olsun namaz kılabildiysen bir diyeceğim yok. Eğer kılamadıysan ki, kılabildiğini de, kılabileceğini de hiç zannetmiyorum!
Sen evvela o bahsini ettiğin zatı cemaatine örnek gösterip onlara namaz tarif etmeyi bir geç de sana dönelim..! Bu durumda namaz kılmayı asıl senin beceremediğin çıkıyor ortaya…(!) Biraz heyecanını yen, kendine gel de bu türlü martavalları halka “din” diye anlatmaktan vazgeç…!
Hem bahsini ettiğiniz bu zat; haşa namazı Peygamber Efendimize dönüp de mi kılıyor? Yoksa bu adam O’na mı tapınıyor? Yoksa sakın ha…! Sen de mi öyle kılıyorsun (?) Hem Kuran’a göre böyle bir ibadet şekli var mı? Bu yetmedi de demek biz de mi böyle kılalım?
Peki kılalım da beceremezsek ne olacak yani…(?) Birde işin burasından haber versen de ayağımızı ona göre denk alsak hani!? Bu anlattığın şeyler masal mı, efsane mi, yoksa gerçek mi (!?)
Siz bu örnekleri bir kenara bırakınız. Dini anlamak ve anlatmakta harikuladelikler aramayınız. Din tabiidir ve doğaldır. Din olağandadır. Olağan dışılıkta din arayan yanılır…!
Bırakınız falanca zatın takibi imkansız namaz örneğini bir kenara. Zaten siz o zatı verdiğiniz örnekten anlaşıldığına göre; göklerin yedi katına çıkarmışsınız…!
Lakin biliniz ki siz, bu türden efsane ve mavalları örnek diye halkımıza camilerde anlatmak suretiyle, bilerek yada bilmeyerek Peygamber Efendimizin büyüklüğünü gizliyorsunuz! Bilerek veya bilmeyerek böylece şirk kapıları aralıyorsunuz. Bunu iyi biliniz. Bilmiyorsanız bu konu üzerinde biraz kafa yorunuz…!
Düşünsene be adam: zatı, takip edemeyecek, onun gibi namaz kılamayacak olan şu ihlaslı cemaatin, Peygamber Efendimizi nasıl takip etsin?
Asıl önemli olan konu şu: O zatı göklerin yedi katına yücelttiniz. Bu belli..! Peki; Peygamber Efendimiz nerelerde? Kuran nerelerde?
Lütfen, şu efsane kahramanlarını da, maval, martaval ve masalları da, bir bir çıkarın aradan. Onlar önümüze bu şekilde sürüldükleri sürece bizim görüş ufkumuz kapanıyor. Onların perdelemesinden dolayı Kuran’ı da, Peygamber Efendimizi de göremiyoruz.
Dediğim gibi onları aradan bir kaldırın da Kuran ile Peygamber Efendimizin nerelerde olduklarını bir görmeye çalışalım.
Lütfen sizde yardımcı olun da Kuran’ı ve Peygamber Efendimizi örnek alabileceğimiz yerlere koyalım. Sayın hocam;
Bu noktada sizden önemli bir ricam daha olacak? O da:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder