ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN-3
Yazımızın bundan önceki ilk iki bölümünde, sorumluğumuzu sırtlamak adına evvela saygıya lâyık öğretmenlerimize yüklendik…!?
Şimdi ise bazılarına bazı sözlerimiz olacaktır:
Bunları elimizden geldiğince yorulmadan sadece hatırlatacak ve takdirlerinize sunağız!
Buyurun o zaman:
-İmam Öğretmenler…
Yani Atanmayı bekleyen onca aday varken cami imamlarına okullarda din dersi verdirmek…?
-Köylerin Öğretmensizleştirmek...
Nice yol yöntem ve yanlış uygulamalarla köylerin okulsuzlaştırılması…!
-Öğretmen yetiştirme konusundaki aksamalar ve hedefsiz öğretmenler…
İhtiyaçtan çok fazla öğretmen yetiştirmek! Böylece onları hedef ve amaçtan uzaklaştırılmak! Ve beraberinde gelen güven kırımı…?
Malûm ya, atanmayı bekleyen, emek emek yetişmiş ve yetiştirilmiş öğretmenler…!
Kendini emniyette hissetmeyi bu mesleğin mensupları hak etmezler mi?
Bundan öteye evlatlarımızın kendilerine, güvenli kişiliklerden örneklikler bulma hakları yok mu?
Ve sayılanlar doğru mu?
-Güvencesiz ve sözleşmeli öğretmenler…!
Bu şartlar altında mı yetiştirecekler yeni nesilleri!?
Yine de çaresiz değiller hani…?
Çareler, çaresizliklerden çıkar çoğu kez!
Yok ve yoklukların, zaafların, acz ve benzerleri ile zora düşmelerin de gücü bulunduğunu, hatta bu gücün çoğu kez galibe çaldığını unutmayın sakın!
-Öğretmenler gününü “öğretmene maddi hediyelerle bezeli” hale sokanları da sunuyorum takdirlerinize!
Bu konunun detaylarını sizler de bilirsiniz! Benimki sadece dikkat çekmek ve yerimi belirlemek…!
Ne var ki hediyeleşmenin önemini yadsıyor değiliz elbet!
Ve dikkatimi elleri öpülesi, isimsiz bir köy öğretmenimiz çekti dün?
Minicik ellerin mini mini, kocaman anlamlı hediyelerini…
Kabullenmiş, onurlandırmıştı onları…!
Ve kendindeydi sıra?
Dağıtıyordu evlatlarına…
Kendi aldığı minik minik hediyelerini!
Maddi yanı önemsizdi!
Bol, bol dağıtıyordu sevgi ve sevinçlerini!
-Ya o meslek ve mensuplarının hak ettikleri saygı ve sevgi…?
Paradan bahsetmiyorum bu aşamada?
Mali konular basit kalır bu anlamda!
Milletin mali şeyleri en üst değer sanmaları da var bu meselenin ardında!
Bu mesleğin sevgi mesleği olduğunu herkes bilirse de yetmez bu!
Bilinçlere kazıyıp hissedilmeli bu konu
Ve buna göre davranılmalı...
Şahsen “Hoca…!” dedirtmem kendime? Derhal ikaz ederim söyleyene! “Ben bana “Bakkal…!” diyor muyum?” diye!
Dedirtmem… Hem kendi adıma, özellikle camia adına…
Şahsıma “Hocam!” denilmesi en büyük onurumdur!...
Öğretmenlerimle kendi adıma…
Hoca?
Olumlu anlamda ne varsa;
Ve her ne olursa;
Öğrendiğimiz, önderlerimiz, ustalarımız bizim.
Ağır azamdırlar…
Ağır azam olanların öğretmenleridirler…!
Hepsine ve herkese sonsuz saygılar…
25.Kasım2010
Emekli Öğretmen: Av. Mehmet DURAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder