Aşağıdaki konu, okununca da anlaşılacağı üzere, ülkemiz Diyanetinin boşanmaları önlemeye dönük olarak giriştiği faaliyetler nedeniyle ve bu faaliyetlere hem yol göstericilik, hem de destek maksadıyla kaleme alınarak yazılmış ve yayınlanmıştır.
Yine görüleceği gibi bu yazıya, "Sen Memleket Kurtarma Memuru Değilsin!" adlı yukarıda geçen bölümden bir kısım alıntı yapılmıştır. Ancak bu makale Torbalı C. Başsavcılığınca aleyhime 1 yıl hapis istemli bir ceza davasının açılamasına ve yargılanmama neden olmuştur.
Hem bu, hem de konumuzla ilgisi bakımından buna da yer veriyoruz burada.
MÜFTÜLÜK BOŞANMALARI ÖNLEYEBİLECEK Mİ?
17.10.2009 günlü Gazete’mizin manşeti; “Müftülük Boşanmaları Önleyecek” şeklindeydi. Biz de bu “KÜRSÜ’den” soruyoruz: “Acaba İlçemiz Müftülüğü Boşanmaları gerçekten önleyebilecek mi? Bir de her boşanma önlenmeli mi? Ve bunun takdirini kim ya da kimler yapmalı?” Toplumumuzun, toplumsal değerlerimizin, yasalarımızın, dinimizin ve vs kurumlarla bilimsel veriler konuya (boşanmalara) tatlı sert bir edayla karşı çıkar; aynı edayla da onaylar.
Yukarı paragrafta da anıldığı gibi, konunun muhatapları oldukça fazladır. Din de bu kurumlardan birisidir elbet. Dolayısıyla bu konu halkımızın dinsel hizmetlerini gören ya da görmeye çalışan İlahiyat teşkilatımızın bir alt birimi konumundaki müftülüklerimizin de ilgi alanı içerisindedir elbet. Durum böyle olunca, kendilerinin “durumdan vazife çıkarmaları” elbet olumludur.
Ne var ki:“Kendilerini bu konunun uzmanı, yegâne ilgilisi ya da çözücüsü falan sanmamalıdırlar!” Çünkü yaşamakta olduğumuz hayat içerisinde, sürekli tanığı olduğumuz diyanet teşkilatımız elamanlarından birçoğunun uygulamaları, gazetedeki başlık ve içeriği, bizi bu şekilde sözler sarf etmeye zorunlu kılıyor. ,
Hemen belirtelim ki; “eften püften” nedenlerle evliliklerin sonlandırılması hoş bir hadise değildir. Kurtarılabilecek konumda olanlar kurtarılmalıdır. Bu ise, herkes ve her kesimin kendi üzerine düşen olumlu görevleri yapmasıyla ortaya çıkabilecek bir sonuçtur.
Şimdilik sözü burada bitiriyor; “Çürüme” adlı kitabımdan buraya aşağıdaki alıntıyı yapıyorum. Buradan hareketle, Müftülüğümüzün girişeceği belirtilen çalışmalarında, alıntıda anılan hususların da nazara alınarak, benzer hatalara düşülmemesini istirham edeceğim.
“Sen Memleket Kurtarma Memuru Değilsin!
Öteki de almış mikrofonu eline. Geçmiş caminin minberine. Yine günlerden Cuma… Vaaz’ın konusu boşanmaların yaygınlaşması… Tüm İzmir’in Camii cemaati dinliyor. Ha keza ses dışarı oldukça yüksek bir frekanstan veriliyor; herkes dinliyor. Boşanmayı kötülerken, boşananları da öyle bir suçluyor ki, eline geçirse adeta dövecek. Bir tek açıktan açığa sövmediği kalıyor. Kınamanın ve horlamanın bini bir para! Aklınca toplumdaki boşanmaları önleyecek, toplumu bir düzene sokacak…(?) Zaten hepimizde “toplumu bir düzene sokmak” merakı vardır. Eh oldu olacak… Hocamız da bizden biri zaten… Bırakalım biraz da o düzeltsin memleketi, soksun bizi düzene.(?) Ama şunu unutmayalım: Bir insanın öncelikli görevi, bizzat kendini düzeltmektir!
Bu husus hepsinden önemli… Be adam, sen toplum bilimcisi misin; sosyolog mu? Yoksa psikolog mu, ekonomist mi, kriminolog mu!? Yoksa sen camii imamı mısın? Canım hakkına gitmeyelim. Belki her konudan anlayan, her konunun uzmanı, âlim, allemesin! Bir Süpermensin yani(!) Zaten anlattığınız rivayet ve efsane kişilerinin hepsi birer Süpermen evvel Allah… Belki onlardan özeniyorsun Süpermenliğe.(?) Yukarı paragrafta saydığım bilim dallarının hiç birisinin elemanı olmadığın muhakkak. Bari konuştuğun konuyu yukarıda konu ettiğim bilim dalı adamlarına hiç sordun mu? Danıştın mı onlara hiç? Onu da sanmam! Çünkü konuşmaların sormuşa da benzemiyor!
Peki, Kuran’ı anlamak için okur musun? Konuşmalarından onu da yapmadığın anlaşılıyor. Sana önemle hatırlatayım ki; sen devletin halka din hizmeti vermen, ona dinini öğretmen için görevlendirmiş olduğu bir din görevlisisin. Memleket kurtarma memuru değil! Üstelik onu bunu kınama, hor ve hakir görme, sövercesine azarlama memuru hiç değil! Ama sen orada hem dediklerimi yapıyorsun, hem de “din” diye kendi şahsi kanaatlerini, geçmiş zaman örflerini, filanca zamanki çözüm önerilerini, Bu güne dahi uyarlamadan millete dayatıyorsun!
Anlattığın şeyler dinin değil, siyaset bilimi, yukarıda söz konusu ettiğim bilim dalları ile etik toplumsal değer yargılarının konularıdır! Yahu oralar senin alanın değil ki! Sen kendi alanına dön! Bence sen evvela Kuran’a dön! Çünkü Kuran’a gerçekten yetersiz hatta çok az dönüyorsun..(Sana asıl önerim şudur ki hiçbir şey bilmiyorsan, camii cemaatine bu tür vaazlar vereceğin yerde, aç da bir kur’an meali yada açıklaması oku!)
Günün sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve vs. şartlarıyla olgularından haberin var mı senin? O, “fi tarihinde” yazılmış kitaptaki/ (kitaplardaki, daha doğrusu halkın, “işkembe-i kübradan atmak” tabiriyle, gayet güzel anlamlandırdığı ve senin gibilerin atmasyon kitabındaki) bilgiler çözer mi bu günün sorunlarını hiç? Bu işe soyunacaksan, konunun ilgili ve uzmanlarıyla ortak bir çalışmayla bilgilendikten sonra onlarla müşterek bir proje yürüt bence.”
Bilmem anlatabildim mi…? Saygılarımla efendim.
19.Ekim.2009
Av. Mehmet DURAN
Av.mehmetduran@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder