G- “Hoca Camide!” Diye Bağıran: ………?
Hocalık: Öğreticiliktir, eğiticiliktir, ustalıktır, öncülüktür, önderliktir. Dolayısıyla; Hocalık = Öğretmenliktir. Yine de derim ki, hocalık öğretmenlikten daha kapsamlı ve şümullüdür…
Örneğin: Bir insanın babası da, ustası da, herhangi bir şey öğrendiği kişi de hocası olur. Ama bunlar, genellikle o kişinin öğretmeni pek olmazlar.
Bu yüzden dilimizde; “öğretmen” kelimesi ile hitap, İlköğretim öğrencileri açısından geçerlilik kazanmışken, “hoca” kelimesi ile hitap, daha büyük yaştakilerin kullanımı şeklinde geçerlilik kazanmıştır...!
Örnek vermek gerekirse; ben köylerde sınıf öğretmeniyken, okuttuğum çocukların öğretmenleriydim; köylülerinse hocası…! Öğrenciler büyüdü, onların da olduk hocası….
Hem hoca kelimesi, öğretmen kelimesinden daha kapsamlı olmasının dışında, dilimizde daha eski, ve daha yerleşik bir kelimedir…!
Hoca olmak: Asla imam olmak manasına gelmez…!
Durum böyle, böyle olmasına da…; sen “hoca” demeği “imam” demek sanıyorsun. Böyle sandığın için de, acayip şekilde yanılıyorsun!
Hem senin dediğin mana doğru bile olsa; Allah aşkına söyle bana: İmamla alıp veremediğin ne senin…?
Ne kınayıp duruyorsun, “hoca camide” diye…?
“İmam” demeği “hoca” demek sanıp da ayıp olmuyor mu “mal bulmuş mağribi” gibi bunca milletin mukaddesatını, milletin gözünün içine baka baka kınayıp horlamak? Ve açıktan açığa milleti dışlamak..?
Lütfen biraz saygılı olalım; biraz da bilgili….!
Hoca diye öğretmene derler; namaz kıldırana değil!
Namaz kıldırana da “imam” denir; hoca değil...!
İyi anla! Camideki namaz kıldırana hoca değil; imam denir, imam!
Bu konuda hemen şunu da belirtmek isterim ki; kendilerine “hoca” denilmesi, imamlık vasıf ve vazifeleriyle ilgili olmayıp, öğreticilik de yapıyor olmaları nedeniyledir. Bu durumda “Hoca camide…” olmayıp, her yerdedir. Bakınız, ne acayip yanıldınız! Ve hocayı camiye tıkamadınız.!
Kaldı ki, dinimize göre imamlık diye bir meslek de yoktur. Özellikle namaz kılacak olan cemaate imamlık yapmak fisebilillah yani Allah rızası için olup, namaz kıldırmaya muktedir olan her Müslüman’ın yapabileceği bir iştir. Dolayısıyla bu iş, yani imamlık: Cemaate namaz kıldırmaktan ibarettir. Buna bağlı olarak da yeniden yineliyorum ki; imamlık diye bir meslek yoktur. Ha, şu anda camilerimizde adı üzerinde (hoca degil) “İmam- Hatiplik” kadrosuyla görev yapanlar ise, devletimizin halka din hizmeti vermekle görevlendirmiş olduğu memurlarıdırlar. Yoksa dinsel bir mevkii yada makamın temsilcileri değil…
İşin esası itibariyle manâ makamı olan o imamlık bir meslek erbabının temsil edildiği yer olmayıp; gelmiş geçmiş cümle Müslüman’ın, manevi hükmi şahsiyesidir! Ve Peygamber Efendi’mizin makamıdır!
Ayıp oluyor! Dışlamayın! Hayır! Hayır..! Bunu yapmayın!
Öyle değil de, Müslümanlığı sevmiyorsanız; o zaman da saygılı olmasını bilin! Tutup bir güzel dalga geçmeyin, kınamayın..! Lütfen hareketinizi ve hareketinizin anlamını iyi bilin. Bunlar doğru şeyler değildir. Topluma önderlik hiç değildir. Zaten bu, doğru bilgi ve bilinç de değildir…
Bu durumda; yapmakta olduğunuz saygısızlıkla, göstermekte bulunduğunuz bilgisizliğin artık bilincine varın...!
Sanırım siz aslında meselenin böyle olduğunu da bilmektesiniz. Yine de bile bile yapmaktasınız… Yine sanırım ki dediğim gibi millete bağırmak nefsinize hoş geliyor! Lakin bir gün size de bağıran olur, bunu unutmayın! Yaptıklarınız, ilericilik, çağdaşlık, aydın olmaklık falan hiç değil; bunu da iyi anlayın!
Şahsen öğretmen hem de emekli öğretmen olmam nedeniyle şahsıma “hocam” denilmesi evvelden beri yegane onurumdur. Ayrıca bana bu şekilde hitap edilmesini de çok severim. Dolayısıyla tekrar tekrar, söylüyorum ki; “Hoca camide…!” yahut ”Ben hoca değilim., ve vs.” gibi şeyler söylemek, kavram kargaşalarımızın oluşturduğu bir bilgisizsizlik, bilinçsizlik, saygısızlık ve abesle iştigal, halidir…! Lütfen…. Bu konuda bilgi veriyorum ve herkesi saygıya davet ediyorum
**********************
Ey haklarında teşekkür ettiğim büyüklerim, dostlarım, aziz milletimin gerçek aydınları ve halkım; bir bakın hele!
Sizler bana yol gösterdiniz tavsiye ve telkinde bulundunuz, üstelik tutup bir de “gaz” verdiniz… Ben de tuttum; aldım bu kitapları ele..!
Bu kitapları yazarken nereleri kurcalayıp ne haltlar kardım, neler neler yazdım farkında değilim bile…!
En iyisi gerçek bir anı anlatayım sizlere;
“Bir kısım medyayı” dalarken seyre…
Bakın başımıza daha neler neler gele…!
Ve geleceğimize sahip çıkın kesinlikle…!
Bu arada beni de ezdirmeyin ele…
Hep anıyorum;
İlk görev yer ve yetki alanım… Hayat okullarımdan biri... Ağrı, Tutak, Damalakaya (Meter) Köyü…
Çoktan rahmetli oldu; Allah taksiratını affetsin Ora’da Hacı Sülo dediğimiz mukallit mi mukallit bir adam vardı. Hanımı da biraz felçliceydi…
Bir gün Hacı Sülo, sabah vakti oğluna;
“ Oğlum annen dışarıda abdest alıyor, abdesti bitince sırtla, getir O’nu içeriye.” der.
Oğlu da bunu yapar.!
Yapar yapmasına da, oğlan sırtında anasıyla içeri girer girmez, bizim Hacı Sülo derhal oğlunun sırtındaki anasına çullanır; onu yatağa atmak için davranır…!
Oğlan şaşırır…?
“Baba…! Sen ne yapıyorsun…?” diye kıvranır…!
Hacı sülo bu, hiç durur mu…?
Oğlum senin baban bu güne dek dişe dokunur bir iş beceremedi. Ben ölünce sen neyimle övüneceksin? Bari bunu yapayım da ;
“Benim öyle bir babam vardı ki,
Adamın anasını sırtından bile alır, yatağa atardı!” diye övünesin.” der… Eh, işte böyle..!
Bakın neler gelir başa, göz göre göre…!
Hacı Sülo, Hakk’ın rahmetine yürüdü…
Üstelik onun ki bir şaka, bir espriydi.
Dikkat etmezsek, vallahi Hacı Sülo’nun dediği duruma düşürecekler hepimizi…!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder