18 Aralık 2010 Cumartesi

E- Kadın-Erkek Eşdeğerdir

E- Kadın-Erkek Eşdeğerdir;
    “Ev Hanımlığı Mesleksel Statü” Değildir:

Bu konu bence çok netameli bir konudur. Yıllardır da yüreğimi yakar. Aslında bu konuya girip girmeme konusunu çok düşündüm…! Bir şeylerden çekindiğim için falan değil, konunun anlatımı çok zor görünüyor bana.  Ve çok yoracak gibi duruyor.
Bu konuyu aşağıda ele alacağım bağlamda irdeleyip irdelememek hususunu çok insana sordum. İnsana diyorum, Sadece erkeklere sanmayın,  çoklukla kadınlara sordum. Hepsinden de mutlaka işlenmesi gerektiği yönünde istek, tavsiye ve telkin aldım. Durum böyle olunca azıcık bile olsa sadece değindirmek istedim
Gerçekten de kadın erkek eşdeğerdir. Hiçbir işin kadını yada erkeği yoktur. Yukarıda değindiğimiz gibi ve değer yargıları yoluyla, bunun aksi yönündeki içselleştirmeler yanlıştır.
Hep söylerim; benim doğup çocukluğumu geçirdiğim yerlerde bu tür ayrım ve ayrışımları hiç görmedim. Hiç  hissetmedim. Bunların varlığına sonradan tanık oldum. Hem de memleketimizin güya gelişmiş sayılan yörelerinde…
Kardeşim, gelişmişlik uygar ve erdemli olmakla olur, güya çağdaş yada zengin olmakla falan değil! Ayrıca çağdaş = uygar yani medeni falan demek de değil. “Nikah Yozgunları” adlı kitap çalışmamızın “Kimliğini Arayan Köy” başlığı altındaki yazımıza iyi bakınız. Ödemiş, Küre Köylü Kadriye Kırıcı Hanımefendi’nin, köy kahvehanesini işletirken çekilmiş iki adet fotoğrafını dikkatlerinize sunmuştuk. Ayrıca kendisini aşağıda da anlatacağız. Medeni olan işte O’dur; O!
Bu kitabımın “Teşekkür” bölümünde değerli kardeşim; Doç. Dr. Caner Arabacı Beyefendi’nin yazdıklarını okudunuz. Caner orada çözümün, yayla safiyetindeki bir esintiden geleceğini söylemişti. Evet öyledir.  
Medeniyeti başka yerlerde aramayınız. Uygarlığı kendi öz benliğimizde  arayınız. Onu orada bulacaksınız çünkü. Ayrıca ona çağdaşlık falan da demeyiniz…! Biliniz ki çağdaşlık olarak yaftalanan birçok şey, uygarlık falan olmadığı gibi tarihin çöplüğünden devşirilmiş herzelerdir.
Anadolu kadını, erkeğiyle omuz omuza, yan yanadır. Bu öze dönünüz. “Hayat müşterektir.” sözünü teraneye çevirip erkekler aleyhine kullanmayınız. Kadın erkek ilişkileri bakımından değer ve değer yargılarını eşleyiniz, eşitleyiniz.
Adını kullanmayacağım, halihazır benimle konuşmaz, küstür ama yine de ben onu gıyaben ve hala severim. Evvel bir akrabamız vardı. Gariban, ev ve aile iaşesi sağlayacağım diye çabalayan, el işlerinde yorulan bir adamdı… Ve derdi ki; “Şu dünyada rahat yaşamak istersen ya falanca şehirde ev hanımı, yada falanca ahırda inek olacaksın!” Elbette onun vurgusu, bir kısım kadınla bir kısım ineği eşlemeye dönük değildi… Onun el işlerinde çabalamaktan yüreği yanıktı. Asıl vurgusu, bir şey yapmadan sırf doğurup sadece süt verip yatanlaraydı. Ağaç gölgelerinde, altın günlerinde boş boş laklakalaraydı. Onlara tepkili bile değildi. Sadece öykünüp imrenmedeydi!
Onun yakarışının bir yönü daha vardı? Bir hanım, “Ben Hanım’ım!” diye kaykılıp, “Kocaysan bizleri besle! Benim işim ortada. Zaten bu evin işlerini yapıp bir de senin kıçını topluyorum. Git nereden getireceksen getir; ama para getir.” diye kocasını da ezmemeli. Madem öyle diyorsun, gel o zaman, getir o işi. Çünkü ben de talibim o işe. Haydi var mısın? Ben de olacağım bir “ev beyi”(!)
Ben onun düşüncesinde haklılık payı görüyorum. Memleketin iş, aş ve iaşe sıkıntısı ortada. Elbet bu durumu biliyorum!
Yine de ekmek diye koca kanadının altına saklanmayı, aynı şekilde güya kanatları altına hanım almayı, ona malı gibi davranmayı içselleştirmiş kadın ve erkeklerle bu türden değer yargılarını doğru bulup yaşatanlara söyleyecek çok sözüm var.
Lakin konunun girişinde değindiğim gibi bu konu beni yoracak; o yüzden derinlere dalmak istemiyorum. Konuyu şöylece toparlamak istiyorum.Zaten senin sarayların, konakların, hizmetçilerin mi var ki oldun sen bir ev hanımı? Sen yeteneksizliğin, tembelliğin ve başarısızlığın adını ev hanımı koymuşsun, bu olmaz ki! Sözüm elbet ona. Yani kendine bu ceket uyana..Elbet bu ceketin uymadığı bir çok hanım ve bey var bu ülkede. Ve elbet onları tenzih ediyoruz. Zaten buradaki eleştirilerimiz, kişilere dönük olmayıp zihniyetleredir.
İnsan olmak hasebiyle bence öncelikle bir hanım, böylesi durumları asla kabullenmemeli, kendi ayakları üzerinde durmak adına Allah’ın kendisine verdiği her nimeti kullanmalı. Ve kadının bir adı olmalı…!
Ne erkek nede kadın, hatta ne yaşlı, ne de çocuk, özellikle ev içinde elindeki gücün hiçbir türünü öncelikle aile bireylerine karşı olmak üzere hiçbir yerde baskı aracı olarak kullanmamalı “Anlayana sivri sinek saz, …. ” misali anlayan anladı.  Anlamayana ise zaten “Davul zurna az…!”

                   ***********************

Daha sonra yazılarak yayınlanmış ve konumuzu açıklayıcı mahiyette bulunan "Yargılar" ve "Yargılayırı Yargılayayalım" başılklı iki ayrı makale aşağıdadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder