17 Aralık 2010 Cuma

K- Zannın Çoğu Günahtır!


K- Zannın Çoğu Günahtır!

Yukarıdaki konulardan sonra sanırım birazcık da dedikoduculuğumuzla şablonculuğumuz hakkında bir iki söz söylemek uygun olacaktır.
Biz aslında “şabloncu” ve “dedikoducu” bir milletiz. Nedense çoğunlukla bilgi sahibi olmadığımız hemen hemen her hususta fikir sahibiyizdir. Üstelik de sanki en alemle biziz…! Yani işin aslını esasını iyice anlamadan, kişiyi tanımadan basıyoruz hükmü gitsin…! Bir de çekim çekim çekiştiriyoruz birbirimizi…! Öyle ya, filin kuyruğunu gördük bir kere…? Basıyoruz yaygarayı; “Süpürge de süpürge…” “Leb demeden leblebiyi anladığımızı” falan sanıyoruz. O an algıladığımız “fil bacağını” bazen, aklımızca iyi yönde yorumlayarak, mesela: “sütundur” falan desek de, bu şablonculuğumuzu çoğunlukla olumsuzluk yönünde konuşturuyoruz. Neredeyse “on parmağımızda on kara…!”
Anlatmaya çalıştığım bu hallerin hepsi yanlıştır. Bunların nihai zararları, çok olumsuz bir biçimde illa ki kendimize döner. Evvela bu husus güzelce biline…! Lakin bahsini ettiğim bu hal, asıl önemli zararını, toplumun temeline dinamit koymak şeklinde ve toplumun bizzat kendisine verir. Buna ise kimsenin hakkı olmasa gerektir.
Halbuki zannın, yani şüphenin bir kısmı, daha doğrucası, nicel ve nitel olarak fazla ileriye götürüleni hem yanlıştır, hem de günah…! Biliyorsunuz ki, hiçbir yerde zan üzere hüküm kurulmaz, kurulamaz. Bunu biz de yapmamalıyız. Mesela mahkemelerimizde en küçük bir şüphe dahi sanık lehine yorumlanır. Bu evrensel bir tabii hukuk kuralıdır.
Kaldı ki zanna bağlı yapılan dedikodu, yargı boyutuna taşınmadıkça hukuken olmasa bile ahlaken ve dinen iftiradır; vebali de çok ağırdır. Buradan hareketle hemen hatırlatayım ki; birilerinin hakkında yalan yanlış söylenen sözler değildir dedikodu (gıybet) olan. Andığım gibi bu eylem iftiradır. Konuşulan mesele doğru bile olsa, hakkında konuşulan kişinin sevmeyeceği lâkırdılardır dedikodu..! Olumsuz zannı sanki gerçekmişçesine ulu orta yaymak, o kişinin gıyaben bile olsa yanlış tanımasına neden olmak dedikodu değil, doğrudan doğruya iftiradır..! Bunları iyi bilelim ve hayatımıza uygulayalım ki, gerek toplumsal, gerekse bireysel hayatlarımız güzelleşsin.!
Buna bağlı olarak ekleyeceğim son cümle; hiç olamıyorsa bile, bari en azında bizi ilgilendirmeyen iş ve konular hakkında, lütfen fazla meraklı olmayalım…! Kimsenin gizlisini araştırmayalım.
Bakınız bu konularda C. Allah, “Hucurat Suresi, 12. ayette” ne buyuruyor?
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı, fazlası günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.! O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir; çok esirgeyicidir.”
Peki, dedikodu yapanın hali buysa iftiracının hali ne ola ki…?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder