F- Çocukerkil Hale Gelen Aile Yapımız:
Çocuğa bak: “Dünyaya gelmek için ana babama dilekçe mi verdim ben?” diye tutturuyor… Sanki ana babası onun, en büyük borçlusu. Çocuk da öde öde bitmez, borcun alacaklısı!
Madem dünyaya gelmek için dilekçe falan vermediysen ve de dünyayı beğenmediysen çek git o zaman!
Haydi çek git de; görelim bakalım. Ama yok! Olmaz! Hayat güzel ve tatlı! Hem nereye gideceksin ki. O gitmek işi, o kadar kolay da değil hani!
Sen zaten bulmuşsun işin kolayını. Garibim annen baban çalışsın çalışsın sana yamasın! Oh, ne ala memleket.! Senin emek gücün yok mu? Git çalış! “İş nerede?” diyorsun. Peki, kafa gücün yok mu? Yoksa söyle de, ona göre konuşalım! Anne babana yüklenmeye gözün açılıyor, aklın çalışıyor hani? Elbet bulmuşsun işin kolayını…
Yahu annen baban senden daha mı iyi imkanları yaşadı? Yada yaşıyor? Onlar beleş ve peşin mi buldu her şeyi..? İnsaf et de bir düşün bakalım! Bırak çocukluklarını bir kenara, adamlar hayatında bir şey görmüş, yaşamış değil! Şimdi de sen geldin ya, bakiye hayatları da sanki sana esir. Vazgeç bu durumdan da aklını başına devşir. Vallahi Allah sorar bu tutumunun hesabını sana! Onların senin dünyaya gelmiş olmana sebep olmaları dahi yeterli nedendir senin onlara saygı gösterip sahip çıkman için. Kim bilir onların zorlukları nelerdir? Senin bundan haberin var mı? Zaten dünya hayatı başlı başına bir zorluk ve zahmet. Bunları unutma! Hataları varsa biraz da sen affedici ol.
Ben sadece bu türden çocukları değil; durumu kanıksamış, benimsemiş ana babaları kınıyorum asıl..! Yaptıkları ve kabullendikleri durumları doğru bulmuyorum. Mağduriyete razı olmamalılar diyorum! Üstelik böylesi bir durumun çocuklara da faydası olmaz. Çocukları tembel ve çıkarcı yapar; toplumun geleceğini bozar. Çocukerkil hale gelmiş bir aile yapısı çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkiler; bozar! Onun şahsiyet gelişimini engeller.Onu güçsüzleştirip zayıf karakterli yapar. Bütün bunların üstüne üstlük onu yalnızlaştırır. Kendine olan güven duygusunun gelişmemesine, İşin daha da önemlisi Allah’a dönük dayanmayı ve ondan güç alma yollarını o çocuğa zorlaştırır hatta kapatır. Ailelerin kendi durumlarını çocuğun durumuna göre konumlandırıp çocukerkil yapıya dönüştürmelerinin mahsurları saymakla bitecek gibi değildir.
Hem şunu gayet iyi biliniz ki çocuk sizin de değildir. O Allah’ın bir kuludur. Onun işi, Allah’ın çeşitli biçimlerde kaderlemesi sonucu size yaptırılmaktadır. Yarın o sizi, siz onu tanımaz ve birbirinizden kaçar duruma düşeceksiniz ahrette! Yarını bırakalım da yukarıda “Bir Test Yapalım.” başlığı altında anlattığımız bilinemeyen isimleri hatırlayalım. Bu dahi aklımızı başımıza getirmeye yeter olmalı. Lütfen tüm bu konuları bir dengeye getirelim.
Çocukerkil aile yapısı yoluyla bencilleşmiş, tembelleşmiş, pısırıklaşmış, bileğinin hakkıyla almayı bilememiş, çıkarcılık ve yalakalığa alışmış olarak yetişen bir kısım nesillerimize ve istikbalimize acıyalım, üzülelim!
Böyle yetişen nesiller yüzünden huzur evlerini dolduran insanımıza, aile içi şiddet gören yaşlılarımıza merhamet edelim!
Bu konular, üzerinde bilim adamlarınca çok kafa yorulması gereken konulardır. Öyle düşünülmeden sermayenin oyunlarıyla oluşturulan dönüşümler toplumun tamamını en azı önemli bir bölümünü köleleştirir. Zaten güdülen amaç da toplumun geleceğini ipotek altına alma çabasından başka bir şey değildir. Toplumun gerçek aydınları duruma acilen el koymalı, topluma doğru anlamda yön vermeli, yol göstermeli ve yardımcı olmalıdır.
Bizimki sadece konuya işaretten ibarettir. Elbette konu üzerinde azıcık düşünmek, sizlerin aklına daha nice olgu, olay ve fikirler getirecek mahiyettedir. Pek tabii ki yukarıda ben atipik ailelerden ve durumlardan bahsetmiyorum. Sen zaten o çocuk için yeri geldikçe, elinden geleni yapa gelmişsin. Lakin bir çocuğun ailesine yapacağı ilk ve en büyük katkı, evvela kendi görevlerini yapmak, daha doğrusu kendisine yeterli olmaktır. En baştan bu yönde çabalamaktır. Ana babaya da elbet bu çabaya katkı yapmak, destek vermek düşer… Çin atasözünde olduğu gibi; Çocuğa balık vermek değil, balık tutmayı öğretmek düşer… Çocuk için mal biriktirmek değil, çocuğa erdem aşılamak düşer…! Bu budur! Başka yollar yanlıştır; toplumu yıkar!
Sanırım sen; galiba çocuğuna bu durumları aşılamamışsın. Onu bu günlere hiç mi hiç hazırlamamışsın.! Senin durumunda ne var ki: Sen asıl, sokaktaki çocukların haline bakmalısın! Bu hususta söylenecek çok şey var ama, konu derin… Bir de kitabımızın konusu değil.! Biz sizleri sadece, bir hatırlamaya, kıyas ve düşünmeye davet ediyoruz. Hepsi bu…
Devamla da; “Herkes elinden geldiğince görevini yapmalı. Kimse kimseye aşırı yüklenip haksızlık etmemeli” diyoruz. Elbet sözüm sana değil, ona: Evladım biraz gayret et, asalak olma… Yarınlar böyle mi senin olacak yoksa? Bak Allah sana da akıl fikir, güç ve kuvvet vermiş.! “Yaşın yetti, bıyığın bitti…!” git işine bak…! Bundan sonra kazan da ana babana biraz da sen bak…! Yeter, yüklenme adamlara artık…
İşin aslı şu: Ne olursan ol, meşru yoldan ekmeğini aramalısın. Bu yoldan yürüyüp, sadece Allah’a, sonra kendine güvenmelisin! Ana babana değil.
Çocukluğumuzda biz, ailemizin durumuna göre şekillendik. Kendimizi de her zaman ebeveynimize karşı borçlu bulduk… Hala da borçlu buluruz…! Kimileri ataerkil aileyi başka bir şey sansa da işte ataerkil aile dedikleri aile buydu…! “Pederşahi” falan diye, erkek zulmünde bir aile değil.
Baba, babadır arkadaş; ana da ana. “Aile” dediğinse aile…! Bunlar şu yada bu yaftalamalarla törpülenip zayıflatılmamalı. Yoksa toplumun kendi göçer kendi! Bu durum ise “Sağır Sultan’ın” bile malumu tabii ki;
Şimdilerde aileler, anlattığım bu durumu terk etmişler, kendilerini çocuklarına göre şekillendiriyorlar. Üstelik bunu da iyi şey, matah bir çağdaşlık falan sanıyorlar! Üstüne üstlük bir güzel de savunuyorlar! Belki haklı tarafları vardır; vardır da ya şu kantarın topuzu…?
Onlar kendilerini hep, çocuklarına karşı borçlu sayıyorlar! Çocukları da kendilerini alacaklı… Ama ailelerine karşı asla borçları yok tabii.. Al, bu da sana çocukerkil aile… oldu mu…?
Bence tarif oldu. Lakin olgu olmadı. Olgu yanlış ve yıkıcı. Toplumun geleceğini kazanmak yaftasıyla geleceğini ipotek edici. Bence bu bir oyundur. Hem de sermaye babalarının bir oyunu. Semirenlerin bir oyunu. Daha çok sömürülesiniz diye. Çocuklarınızı kendi olanaklarınız çerçevesinde ama en iyi biçimde yetiştirmeye çalışınız, kendi olanaklarınızı para babalarının oyununa, hayal dünyasına feda etmeyiniz. Bir gününüz diğerine eşit olmasın üstün olsun ama kimseyle yarışmayınız. Sadece kendinizle yarışınız. Bu yarışı meşru şartlarda yapınız. Allah’tan da daima yardım isteyici olunuz! Aksi durumda müflis hale düşersiniz. Lütfen bu durumu iyi düşününüz!
Bu noktada sözümü; çocukerkilliği anlattığım anlamıyla kabullenmiş olan hem çocuklara, hem de ana babalara yöneltiyorum.
İşin detayına fazla girmeden ve yukarıdaki açıklamalarımı da dikkat çekerek diyorum ki:
Ailelerin kendilerini, artık çocukerkil biçimde konumlandırıyor olmalarının altında bir Yahudilik oyunu olduğunu düşünüyorum. Bu Yahudiliği bir din yada ırk olarak ele almadığımı yukarıda izah etmiştim… O’nun bir karakter, insanı ve insanlığı her yönden suiistimal edip kandıran, soyan, sömüren bir karakter olduğunu izaha çalışmıştım…
Çocukerkil aile yapısına doğru yürüdüğümüz yol bana, kendi geleceğimizi kurtarmak adına, farkına varamadan geleceğimizi ipotek ve borç altına aldırtmak gibi geliyor… Yine de bilmem; bilemem… Konu derin bir konudur; üzerinde önemle durulmalı ve düşünülmelidir…
İşin bu yönü için “Çağ değişti.” demek yanlıştır.
Her toplumda değer yargılarıyla erdemler, hep inişli çıkışlıdır.. Ama bu iniş çıkış, belirli bir şerit içindeki akış şeklindedir. Şerit içi iniş çıkışlar daima kendini tolore eder mahiyettedir…Gün olur erdem, gün olur erdemsizlik dip yapar. Bunun tersi de, yani tavan yapması da doğrudur… Lakin dediğim gibi bunlar hep bir şerit ve denge içinde akar gider…İşte bu iniş çıkıştır ki bazı insanları yanıltır. Yanılanlar çağın değiştiğini falan sanırlar. Halbuki bahsini ettiğim sıkala, sınır, şerit ve dengeden habersizdirler! İniş çıkışlar hep bir ölçü ve denge içinde gerçekleşir. Daha doğrusu sınır, şerit, denge bozulduğu anda toplum yıkılır. Yıkılmaya mahkum olur. Bu işin kaderi,yasası budur! Bu yasayı bilmeyenler ”çağ değişti…” sanır. Halbuki Allah korusun; tolore sınırı aşıldığı anda denge bozulur toplum yok olur! Toplum yıkılmadığına göre; “Henüz tolore sınırları içindeyiz.” demektir. Ancak durumun bu olduğunu, bu sınırların zorlandığını toplumun aydınları bilmek, halkı aydınlatmak durumundadır!
Toplum yok olmadıkça değişim tolore sınırı ve denge içinde kaldığı için, gün olur bunlarda geçer. Geçer lakin erdemli insanların çabasıyla geçer.! Geçer çünkü bahsini ettiğim bu iş, hem eşyanın tabiatına aykırı, hem de tolore sınırlarını zorlayıcı, toplumun dengesini bozucu niteliktedir… İnşallah kıyamet değilse bu denge bozulumuna bizzat Allah dahleder..l Eşyanın tabiatına aykırı durumları “Çağ değişti…” gibi şeylerle yaftalamak doğru değildir. Doğru tektir. O doğru da önce aile içi, sonra ise toplumsal dayanışmadır.Yalnız yukarıda bahsini ettiğim bu toplumsal yasa, sırf bu veya başka tür erkillik alanında değil, her türlü toplumsal olayda çalışır… Bu yüzden toplumlar kendi dengesini oluşturmak zorundadır… Aksi halde yok olurlar.
Bu çocukerkillik konusundan olmak üzere söyleyeceğim son söz bizim nesille ilgili olacaktır: Bu anlattığım ve daha nice sayısız değişimler karşısında bizim nesil hep arada ezildi.
Mesela bu konuda biz, ana babamıza karşı hep borçlu olarak yaşadık… Bu yetmedi, karşımıza asıl alacaklı çocuklar çıktı! Reva mıdır bu? Ben pek bilmiyorum! Sadece insanımızın, özellikle de gariban insanımızın haline, sadece içim yanıyor; hepsi bu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder