J- Sigarayı Nasıl Bıraktım?
Doğrusu hiç içilmemesi, hatta yakın yerinden dahi geçilmemesi gereken bir şey şu sigara. Amma dedik ya; içimize çekmiştik bir kere..!
Kahvehanelere girebilmeyi bir kenara bırakın, 1 km. mesafedeki bir sigara içicisinin kokusunu duyup rahatsız olan ben, ne hallere gelmiştim.!
Çoluğu çocuğu mahvetmiş, kendi dumana boğduğum ortamda artık kendim dahi duramaz olmuştum. Kışta kıyamette bile çalışma odamın penceresini sürekli açık tutar haldeydim. Anlayacağınız nefes dahi alamıyordum. Bu sigarayı mutlaka bırakmalıydım. Bırakmalıydım ama ne mümkün…!?
Aslında her gün sigarayı bırakmaya niyetleniyor ama bir türlü başarılı olamıyordum. Gece uyanıp içmelerim hariç, sabah uykudan uyandığım gibi ilk sigaramı yakar, yukarıda anlattığım gibice devam ederdim. Aslında akşamı bir edebilsem işi bitirecektim ama bırakın akşamı sabah saat: 9’ u bile getiremiyordum sigara içmeden…!
Düşünüyorum da; bu 26 yıllık sigaralı hayatımın ilk 13 yılında 3 kez sigara bırakmıştım. Bunlardan birisinde 2, birisinde 3, diğerinde de 5,5 ay içmemiştim. Bu bırakışlarımda zorlansam da, bu seferki gibi hiç zorlanmamıştım; daha kolay bırakabilmiştim yani… Fakat bu konudaki tecrübesizliğimden olsa gerek ki, her bırakışımda bir şekilde zaaf göstermiş, şeytanla nefsime kanmış, böylece de sigaraya yeniden yeniden başlamıştım.
Hatta son bıraktığımda artık işi bitirdiğimden emin görünüyordum kendimce..!? Fakat demek ki öyle değilmiş. Şu geldiğim sonuca bakın…! Sigara neredeyse beni boğacak ama bırakamıyordum bir türlü. Dediğim gibi sigara içmeden bir tek gün durabilsem, onu alt edeceğime inanıyor ama bir türlü bunu beceremiyordum. Bu dediğimi bir becersem artık acemilik edip, şeytanla nefsin tuzağına düşmeyecektim…! Bakınız, en son sigara bırakıp başlama maceramı bir anlatayım ki hak verin bana:
Dedim ya aradan 5,5 ay geçmiş aklımca bırakmışım onu. Sene 1985’ in sonları; Ankara Hukuk Fakültesin’de öğrenciyiz. Sınav dönemi olduğu için Ankara’dayız. Beşevlerdeki öğretmenevinde kalıyoruz. Bazen orada bazen de okul çevresindeki kıraathanelerde çalışıyoruz derslerimizi.
Günlerden bir Cumartesi… Öğretmenevindeki odamda ders çalışmaktan yoruldum, şöyle bir hava almak için dışarı çıkmak istedim. Kalktım dolaptaki paltomu giydim. Şöyle elimi ceplerime bir attım; aaa bir de ne göreyim...? Cebimde bir kibrit, bir paket de sigara..!? Bu da nereden geldi?
Ama hemen bildim; dün Cebeci taraflardaki bir kahvehanede Hasanoğlan’da öğretmenlik yapan Muzaffer Yeke adlı bir arkadaşla oturmuş, ders çalışmıştık. Sigara paketi ve kibrit onundu. Ben onu, güya sigarayı bıraktım sanmama rağmen kapıp getirmiş olduğum ortadaydı. (anla ki sigarayı bırakmış değilmişsin!)
Her neyse; evvela “Paketi ve kibriti pazartesi günü kendisini gördüğümde veririm.” diye düşündüm; geriye cebime koydum. İyi, güzel; bir sorun yok. Lakin biraz sonra şeytan beni dürtmeye, daha doğrusu virüssel yazılımlarını bana doğru göndermeye başladı. Keşke o zaman dürtünün şeytan kaynaklı olduğunu bir bilebilseydim…! Bilemedim.
Bana; “Sen sigarayı kesinlikle bıraktın.” diyor. Devamında ise, “İnanmazsan dene de bak; sana zehir gibi acı gelecek, dumanını dahi çekemeyip derhal atacaksın ve böylece bir daha sigara içmeye dönmeyeceğinden emin olacaksın.” diyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bu tarz söyleme kandım ve gönderiyi kabul edip açtım. Sigaranın birisini yaktım. Bir çektim ki zehir mi zehir…! Derhal attım. İçimden “Gerçekten de tamam. Ben artık sigarayı bırakmışım; bir daha başlamam.” dedim. Kenara çekildim. Aradan 3-5 saat zaman geçti.
Sigarayı kesin olarak bıraktığıma (!) ikna oldum ya, daha yeni yeni anlıyorum ki o virüssel iletiyi bir kez açmıştım. Mel’un hiç durur mu.!? Derhal ikinci iletiyi gönderdi. Bu ileti; “Bak gördün mü? Bu iş bitmiş. istiyorsan bir daha dene; hatta o paketi bitirsen bile, artık o sigaraya dönüş yapmazsın.! Emin ol. Haydi dene de gör. Ve iyice ikna ol.” şeklindeydi.
Ben saftirik, tuttum bu iletiyi de hem kabullendim, hem de açtım. Açtım da ne oldu!? Arkasından yeni yeni sigara paketleri ve içmeler geldi. Sonuçta yukarıda anlattığım duruma düştüm. İşte bu başlangıçtan sonra tam 13 yıl, ne kadar gayret ettiysem de bir daha onu bırakamadım.
Artık anlamıştım..! Sigara içmeden bir güncük dahi durabilsem, o hataya bir daha düşmeyecektim ancak duramıyordum.
Aslında burada, bünyem üzerinde bir dönüşüm uygulamam gerektiğinin farkına varmıştım. Bu da “aklımı işlevsel kullanmak” olmalıydı. Yani sigarasız bir dünya düşünemeyen ben, aklımı işlevsel biçimde kullanarak, bünyem ve fikriyatım üzerinde bir dönüşüm gerçekleştirmeli, bu dönüşümle de bir sigara tellendirmenin, güya zevkinin tahtına, sıhhat ile alınan bir nefesi oturtabilmeliydim. Yoksa sigarasız günlere katlanmaya kalkışmak çare değildi. Bir de, tekrar ona asla dönüş yapmamalı, onunla aramızdaki köprüleri kesin olarak atmalıydım.
Aslında; nefis mücadelesi dediğimiz şey de bu olmalıydı. Yani nefis mücadelesi zararlıya karşı yürütülmeliydi. Bu da andığım “aklın işlevsel kullanımı” yoluyla sağlanacak fikri bir dönüşümden geçmeliydi. Yoksa “Nefis mücadelesi yaparım.” diye insanın kendini meşru olan dünyasal zevklerden alıkoyması kesinlikle doğru bir düşünüş, davranış tarzı ve uygun bir yol değildi. Cenabı Allah Kuran’ı Kerim’inde bunları, yani meşru dünyasal zevkleri yasaklamadığını belirtiyor tam tersine bunlardan yararlanmayı ve bu yolla kendisine şükretmemizi önermekteydi.! Daha doğrusu kişinin meşru konumdaki dünyasal lezzetlerden nefsini alıkoyması doğru değildi.
Bu anlattığım yöntem sırf sigara hakkında olmayıp, genel olarak her olumsuz zevki yenmek konusunda uygulanması gereken bir metottu. Dolayısıyla insan, yanlış bir şey için; “Bu benim zevkimdir.” falan diye işin içinden sıyrılıp çıkmamalıydı. Bunu yapmak bence saçmalamak oluyordu.! Saçmalamanın da dışında, “Ben nefsimin ve şeytanın kölesiyim.” demenin açık seçik ilanı oluyordu.
Biz yine şu köprüleri atma konusuna dönecek olursak, bir türlü o yapmayı arzu ettiğim sigarasız geçecek bir tek günü dahi elde edemiyordum.
Ama o gün çok kararlıydım. Bugün gibi hatırlıyorum; 08.05.1997 günüydü. O gün sabah kalktığım gibi sigara yakmadım; direndim! Kahvaltıyı bitirdim, yine yakmadım. Haydi bakalım; avukatlık büroma yollandım. Saat neredeyse 9’a yaklaştı fakat bir türlü duramıyordum. Aklıma bir fikir geldi? İşi bırakıp doğruca evin yolunu tuttum. Eve yaklaşınca bakkala uğradım; kendime bir şişe 70 lik aldım. Doğruca eve çıktım. Dayan bakalım; 70’liği neredeyse dipledim. Tabii ki sızmışım. Ayıktığımda ertesi günün sabahıydı.!
Gerçi, “Sabır Bozgunu” adlı kitabımın haccla ilgili bölümü içinde bu durumu açıkladım ama, hemen burada da hatırlatayım ki yanlış anlaşılmasın..! Allah yardım etti ve bizi daha sonra o içki illetinden de kurtardı.
Kendimi bir yokladım; sigara içmeyeli 24 saati atlatmıştık. İstediğim o bir günlük sigarasız zamanı, biraz olumsuz bir metotla da olsa 13 yıl sonra nihayet gerçekleştirmiştim. Çok mutlu oldum. “Artık sigaraya boyun vermem.” diye düşündüm ve böylece kararlandım. Bu karar üzerine bu güne kadar geldim. Artık şeytanın ve nefsin bu yöndeki virüssel iletilerini kesinlikle açmadım. Yukarıda tanımladığım fikri dönüşümü de kendi üzerimde gerçekleştirdim. Artık benim için, “En büyük zevk, sigara tellendirmek olmayıp, sağlıkla alınan bir nefestir.” betimlemesi geçerlilik kazandı. Bakın sene 2008’in Mart sonu oldu. Şükür ki sigaradan kurtulduk. Bu kurtuluşu hayatımda kazandığım en büyük başarı olarak tanımlamaktayım. Darısı evvela dostların, sonra da tüm insanlığın başına olsun.!
Buraya son bir not eklemek durumundayım ki; eskilerin “Ağaç yaşken eğilir.” dediği misal, kötü yoldan da yol kısayken dönmek her zaman daha kolay oluyor. Bu nedenle sigaraya yeni başlayanlara, sigarayı bırakmak konusunda işlerinin, içinde bulundukları aşamada çok daha kolay olduğunu hatırlatmak isterim. Bu aşamada sigara bırakmayı zor görüp, geri durmayın. Bilin ki her geçen gün onu bırakmak daha da zorlaşmaktadır. Yine de onu bırakmak her zaman ve herkes için imkan dahilindedir. “Ben beceremem artık.” diye kaçınılmamalıdır. Klasik bir şey söyleyeyim, “Bırakılamasa ben bırakamayacaktım.”
Bu durum sırf sigara için değil, diğer tüm olumsuzluklar için de aynen böyledir.!
Burada asıl önemli konu; sigaranın sizi bırakmasına fırsat vermemek olmalıdır. Çünkü siz onu bırakmazsanız, o sizi bir an evvele bırakarak ebedi yolculuğa havale edecektir. Bu durum ise hepimizin malumudur.!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder