18 Aralık 2010 Cumartesi

a- Yargılar



a- Yargılar

Bu yazı kitabımızın yazımından sonra yazılmış, gazete ve internet sitelerinde yayınlanmış ve konumuzla bağlantısı bakımından buraya da alınmıştır.

YARGILAR

Sayın Ayşegül KARAYEL’nin http://www.turkiyeninsitesi.com/  Internet Sitesi’nde yayınlanmış bulunan “Erkek olmanın dayanılmaz hafifliği :))” adını verdiği yazısını kendimize konu edineceğiz bugün!  O yazıyı doğrudan doğruya buraya alıntılayıp hem takdir ve beğenilerinize sunacak, hem de değer yargılarımızı yargılamak anlamında birkaç katılımda bulunacağız:

Bir arkadaşımın profilinde gördüm çok beğendim, sizlerle paylaşmak istedim.
1. Vücudundaki kılları mütemadiyen aldırmak zorunda değilsin.
2. Bıyıkların utanç değil çoğu zaman övünç kaynağıdır.
3. Beş günlük tatil için ufak bir çanta yeterlidir.
4. Her kavanozu tek başına açma kabiliyetine sahipsindir.
5. Tazelemek zorunda olduğun bir makyajın olmadığı için zırt pırt tuvalete gitmezsin.
6. Kilo aldığında dostların sana acıyarak bakmaz.
7. Ayakkabılarının topuğu ve tırnağın asla kırılmaz, çorabın kaçmaz.
8. Göbeğin bile bir çekicilik unsuru olarak sunulabilir. “Bu göbek değil sevgilim, aşk halkası…”
9. İş görüşmelerinde kalça ve göğüslerinin güzelliği hiç önemli değildir.
10.Pişireceğin hayvanı kendin avlayabilecek güçtesindir.
11.Duş yapman ve giyinmen en fazla on dakika sürer.
12.Gereksiz eşyaların bulunduğu bir çantayı taşıma alışkanlığın yoktur. Ceketini alıp çıkarsın.
13.Beşli paket halindeki donların fiyatı, tek bir sutyeninki kadardır.
14.40 yasına da gelsen kimse evde kaldığını iddia edemez.
15.Çişinle İtalyanca ” Seni Seviyorum ” yazabilecek kadar kabiliyetlisindir.
16.Yüzündeki tüm renkler orijinaldir ve ne silince, ne yağmurda, ne de ağlayınca çıkar.
17.Arkadaşına yarım saatte bir arkanı kontrol ettirmek zorunda kalmazsın.
18.Bira şişesini açacak kullanmadan açmanın en az beş yolunu bilirsin.
19.Sohbet ettiğin insanlar bakışlarını göğüslerine doğru kaydırmaz.
20.Sokakta muz yemen hiç ayıp sayılmaz.
21.Evlenince soyadını değiştirmek zorunda kalmazsın.
22.Kız arkadaşın kıyafetine karışmaz.
23.Karşı cinsle eşit olduğunu kanıtlamak için ömrünü adanmış hemcinslerin yoktur.
24.Kahvehaneler, stadyumlar, sırf senin daha keyifli bir hayat sürmen için vardır.
25.Topuklu ayakkabı gibi bir şeyin üstünde hokkabazlık yapmak zorunda değilsin.
26.”Erkek Hastalıkları Uzmanı” diye bir kavram yoktur.
Mutlu, coşkulu (ve) güzel hafta sonları diliyorum.”
                  
Buraya ekleyeceğim fazla bir şey yoktur! Sadece şunları söylemek isterim:
Kulağımı tırmaladığı için öncelikle belirtmeliyim ki 23. maddede geçen o “karşı cins” lafına (nitelemesine) özellikle katılmıyor, ve de karşı çıkıyorum!? Kadın ve erkek, insan denilen aynı bütünün ayrılmaz parçaları ve birbirlerinin varlıklarıyla kaimdirler çünkü.
 Öyleyse kadınlarımızın, tamamen olumsuzluklar kökeninden doğma, haksız ve yersiz bir kısım değer yargılarının kendilerine yüklediği, yine bir kısım gereksiz süs ve püsten kurtulmalarını, kendi doğal güzelliklerini, doğallıklarını, kimlik, kişilik, özellik ve işlevlerini öne çıkarmak suretiyle, özellikle kendilerini meta ve teşhir ürünüymüşçesine görmek isteyen, hatta gören yargıları ve bu yargıların oluşturucularını iyi tanıyıp onların tesirlerinden hızla kurtulmalarını önereceğim haddimi aşarak!
Kaldı ki zaten güzel olanı da doğal olan değil midir?
Ve kadınlarımızı en aşağılayıcı yargıların başında gelenleri, onların kimlik ve kişilikleri ile gerçek özellik ve işlevlerini görmezden gelerek, “kapitalist küresel sömürü düzenin” bir metaı, ticari malı, teşhir ürünü ve benzeri biçimlerde gören, gösteren zihniyetlerin ürettiği değer yargıları değil midir?
Bu soruların cevapları “Hayır!” olabilir mi hiç?
Her şeyin doğalına ve olağanına dönmek zorunludur elbet!
Doğal ve olağan yaşamlarda kalın efendim hep!
                                        
Haziran.2010
Av. Mehmet DURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder